Yol ve ötesi   Ahmet SEVEN

Dalgaların batırmaya güç yetiremediği koca gemileri içerisinde bulunan yolcuların korku ve paniği batırmıştır. Dışarıdan fethedilemeyen kaleler ancak içeriden yıkılabilmiştir. Fırtınalara karşı direnen koca çınarlar, içerisindeki kurtların kemirmesiyle devrilip gitmişlerdir. Ağacın kovuğuna, insanında dalkavuğuna güven olmaz. Ağacı kovukları, insanı da dalkavukları yıkar.

Bir insan bin düşmana karşı direnirde, dostun bir eğri sözüyle yıkılır gider. Hatırlarsınız Pir Sultan Abdal içinde aynı şey söylenir. Hallac-ı Mansur’ u dar’a çektiklerinde etrafına toplananlar taş atmaktadırlar. Çehresini bile çatmaz. İçlerinden bir dostu tutar gül fırlatır. Hallac söylenir; “Düşmanın attığı taşları hissetmedim de, dostun attığı bir gül yaraladı beni” Der.

Güneş her defasında yeniden doğabilmek için batar. Batmayan güneşin yeniden doğuşunu seyredemezsiniz. Büyük sular kendilerine mutlaka akacak bir yol bulurlar. Özünde hürriyet sevdası bulunanlara kement, büyük sulara da bent vuramazsınız.

Mehmet Akif Ersoy bir gün arkadaşıyla birlikte fasulye aşı yemektedir. Nazır katibi yanlarına gelerek Akif’ten yazılarını biraz hafifletmesini ister. Akif gururlu bir edayla; “Git nazırına söyle, ben fasulye aşı yemeye razı olduğum müddetçe istediğim gibi yazarım” der. Aynı Akif doğuştan aşığım istiklale, bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale diyordu. Duruş denilen şey bu olsa gerek. Bu anlayış değil midir, bir insanı enginlere sığdıramayan, haksızlıklar karşısında kükreten, kendine zincir vuracaklara çılgın dedirten.

İnsan boğulmak istedi mi, ille de büyük sular gerekmez. O isterse bir kaşık suda da boğulabilir. Karşıya geçmek isteyen insan için köprüsüzlük engel değildir. O istesin yeter. Boğulmak istemeyen insana okyanuslarda yol verir. Tıpkı Firavunun karşısındaki Musa (a.s) gibi.

Altın gerdana takılıncaya kadar hangi eziyetleri gördü bilir misin? Bir inciyi çıkarabilmek uğruna kaç insan vurgun yemeyi göze alıyor, kaç insan vurgun yiyor. Duvara tuğla olacak toprağı hamur ezerler, fırınlara atıp pişirirler. Ezilip fırınlarda pişmeyi göze alamayan toprak ayak altında kalmaya mahkumdur. Kardelen çiçeklerini düşün. Tükenmezsen eğer gözlerini açtığında seni ilk karşılayan pırıl pırıl bir bahar olacak.

Gözlerini kapamayanlar için karanlıkta bile görecekleri bir mesafe vardır. O mesafedir insanı yıldızlara taşıyan. Dostum, insanı yoran yol değil, hedefsizliktir. Hedefini bilen insanlar asla yorulmaz ve yoldan geri kalmazlar. Yola devam vesselam.