Nejat İşler
Nejat İşler | |
---|---|
Doğum tarihi | 29 Şubat 1972 |
Doğum yeri | Eyüpsultan |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Nejat İşler (28 Şubat 1972, İstanbul), Türk sinema ve tiyatro oyuncusu.
Alıntı
değiştir- Yoldaşlar, yolu güzel yapanlar
Gezi’de yapılan “çapuling” yeterli gelmiş, köye dönülmüş ve forumların öncüleri olan tartışmalar başlatılmıştı. Derken, önce 6 Temmuz günü akşam haberlerinde, sonra da sosyal paylaşım sitelerinde defalarca “palalı saldırı”yı seyrettik ve bi yoldaşla beraber, ilk uçakla İstanbul’a, “kavgamızın şehrine” döndük... Kalacağımız oteli ayarladıktan sonra sokağa attık kendimizi. İstiklal Caddesi’nin Yeşilçam Sokak ve Ayhan Işık sokak kesişkesindeki barikatın arkasında 1, 1.5 saat falan geçirdik. Gaz başladığında Nevizade’ye doğru götürdü ayaklar. Bize ne istediğimizi soran dükkân sahibine, “İki Jack Daniels” dedim, geldiler, içtik afiyetle. Bi daha? Tabii... Laf lafı açtı, direniş uykuya yenildi, “uyursan ölürsün” hesabı. Ha, hesap istedik, “hesabınız yok” dediler. “Olur mu, bu aralar sizin işler acayip boktan değil mi?”. Her yerde duyamayacağın bi laf: “Çorbada bizim de tuzumuz olsun”... Ertesi gün uyanınca, komadaki Lobna ve Berkin geliyor aklımıza, ziyaret etmeye karar veriyoruz. Önce Taksim İlkyardım. Lobna’nın ablası karşılıyor bizi. Lobna uyanmış, kimseyi istemiyor odasında ama kim gelmiş merak ediyor. Gelenlerin fotoğraflarını görmek istiyormuş. Çok mutlulukla çektiriyoruz fotoğrafları, odur budur, ihtiyaç, telefonlar falan derken Okmeydanı’ndayız. Taksim İlkyardım’ı “gecelerden” bilirim, Okmeydanı Devlet’i “babamdan”. Taksim İlkyardım’da yaşadıklarımı genelde gülerek anlatırım, Okmeydanı’ndakileri kızgınlık ve yenilmişlikle... Bu yüzden Berkin’in doktorlarına ilk sorduğum soru “Başka bi hastaneye götürebilir miyiz?” oldu. Cevap negatif. Berkin’in uykusu o kadar hafifmiş ki, ufacık bi şeyde uyanır, kızarmış bize. Aileyi sorduk, elleriyle işaret ettiler... Hastane bahçesinde bir konduya giriyoruz sanki. Ayakta karşılanıyoruz, hemen sandalyeler geliyor, çaylar söyleniyor. Daha önce evlat acısı görmüştüm, tarifsiz bi durum. Anne daha saklıyor kendine acısını, Sami abi metanetli, gözünün içine bakıyor ama aslında daha uzağa, şu anda Berkin’ini hemen yanına getirecek kişiye ya da mucizeye bakıyor senin gözlerinde umutsuzca... Gidemiyoruz bi türlü, kalasımız var, onlar da kovmayacaklar herhalde ama gitmek lazım, kucaklaşıp ayrılıyoruz... Aslında ayrılamıyoruz tabii. Rahatsız etmeyeceğimizi düşündüğümüz aralıklarla görüşüyoruz. Bu arada ben patlıyorum Bodrum’da. Komadan çıktıktan 20-25 gün sonra bi gazete geçiyo elime, Berkin’le ilgili haberler var, çekinerek arıyorum Sami abi’yi. “Abi hayrola” demeden, “Nejat’çım gelemedik yanına, kusura bakma” diyor güzel adam. Zorla biten telefon görüşmesinden arta kalanlar; Sami abi’nin soğuk sesi, benim mevzuyu anlayıp küçük cümlelerle konuşmayı geçiştirişim, sonra çaresizlik, sonra öfke, sonra tekrar çaresizlik, sonra sessizlik. Kazova işçileri gelmiş hastaneye ben komadayken. Hem kendi ördükleri kazaklardan bırakmışlar, hem de şahane bi hediye getirmiş yoldaşlar, sağolsunlar. Küba genç milli futbol takımının forması, göğsünde “Diren Kazova” yazıyor. Paketi açtığım anda “bu Berkin’e” demiştim. “Yedi bela” Tuna’nın kısmetiymiş. Bizim köyden, sıkı bi yoldaşı Berkin’in...
- OT Dergi, Nisan[1]
Sözleri
değiştir- Amacım zamanı satın almak. Mülk edinmek gibi bir derdim yok. Mülkiyet hırsızlık gibi bir şey. Sevmiyorum işte. Biz kuşak olarak böyleyiz. Bize sevmeyi, bir şeylere bağlanmayı öğretmediler. O tarafımız gelişmedi. Benim tek bir düşüncem var; çıplak geldim, çıplak gideceğim. Ben dünyanın bir parçasıyım, şurayla ve bedenimle sınırlı değilim. Bir şeyler yanlış gidiyor, birileri acı çekiyor. Ben de çekiyorum aynı acıyı. Altıma son model bir araba çekip, güzel bir ev alınca mutlu mu olacağım yani? Hayır olmam. Aramızda mutlu olanlar varsa zekalarından şüphe ederim, bir de gözlerinden. Çünkü iyi görmüyorlar!
- Belki tavırların beni en ağır küfürlere tahrik eder ama benim yüzümdeki o iplemez gülüş senin gelmişini geçmişini tatmin eder.
- Otuzlardan sonra anladığım bir şey. Bir kere daha söylemiştim aslında, onun arkasındayım hala; mutluluk galiba mutsuzluğa alışma hali. Kardeşim biz bu dünyada mutsuz olacağız bu kesin. Çünkü bizi mutsuz edecek birileri çıkacak, sen ne yapmaya çalışırsan çalış, buna engel olamayacaksın, dediğin zaman tamamdır. Bence mutluluk bu.
- Milyon tane kazık yiyince, bedenin zarar görüyor.
- Bazen cevabını kaldıramayacağını bilsen de yine de gerçeği öğrenmek istersin.
- Geçen sene Cihangir'de bir kafede dostlarla otururken, arkamdan biri seslendi; Ooo, Nejat Bey burdaymış, tanımaz şimdi bizi. O'ydu... Arkamı dönmeden adı çıktı ağzımdan. Hâlâ güzeldi. Kocasıyla tanıştırdı. Çocukları varmış, bizimki bir üniversite de öğretim görevlisi olmuş, iyiymiş. Öğrencileri benimle bir zamanlar okul arkadaşı olduğuna inanmıyormuş. Üst kata çıkmak için merdivenlere doğru hamle yaptığında, bir an durdu ve dönüp şöyle dedi; Senin başarılarını görünce gurur duyuyorum arkadaşım. Gülümsedim, belli belirsiz; Hâlâ mı? diye sordum. Ya anlamadı ya da anlamazlıktan geldi.
- 26 yıl evvel ona aşıkken boyum 1.80, kilom 70'ti. Hâlâ öyle.
- Bazı şeyler değişmiyor.
- Saygısızlığı affetmem.
Kaynakça
değiştir- ↑ "Nejat İşler Berkin'i yazdı". Hürriyet. 29 Mart 2014.