Orhan Pamuk
Nobel ödüllü Türk roman yazarı
Orhan Pamuk | |
---|---|
Doğum tarihi | 7 Haziran 1952 |
Doğum yeri | İstanbul |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Orhan Pamuk, Nobel ödüllü Türk yazar.
Eserlerinden
değiştirCevdet Bey ve Oğulları
değiştir- Bu çirkin ve iğrenç dünyada ancak aptallar mutlu olabilir.
- Tutkularım var benim. Başkalarına benzemiyorum. Cesaretim var!
- Ben bunları doğru bulmuyorum. Siz Türkiye'yi köylü cenneti yapmak istiyorsunuz!
- Neden böyle sessiz olduk? Neden herkes hep böyle kendi dünyasına çekiliyor?
- Ben zenginlerden hoşlanmıyor değilim! Ben zenginlerin kaba, kültürsüz, cahil olmalarına, memleketi, inkılapları, böyle şeyleri düşünmemelerine karşıyım!
Kar
değiştir- Ama mutsuzluk gerçek bir intihar nedeni olsaydı Türkiye' deki kadınların yarısı intihar ederdi...
- İnsan bir başkasının sesini ne kadar duyabilir içinde?
- Mutluluğun bu kadarı bana fazla geliyor ve mutlaka bir kötülük olacağını da seziyorum.
- Dinle beni: Hayat ilkeler için değil, mutlu olmak için yaşanır.
- Ben ülkemin kalkınmasını, insanlarının özgürleşmesini, modernleşmesini bir çocuk gibi iyi niyetlerle istedim hep.
- Sana kızmıyorum, çünkü, bütün iyi insanlar gibi, kötülüğünü farkında olmadan yapıyorsun…”
Masumiyet Müzesi
değiştir- Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez.
- Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca. Ona hemen sahip olmamız gerekmez.
- Birlikte sahaflara gidip kitaplar alıyorlar, bitpazarına gidip eski plakları buluyorlar...
- "Bana yalan söylemeni isterdim aslında... Çünkü insan ancak kaybetmekten çok korktuğu bir şey için yalan söyler."
Kaynaksız
değiştir- Benim için yazar olmak demek, içimizde taşıdığımız, en fazla taşıdığımızı biraz bildiğimiz gizli yaralarımızın üzerinde durmak, onları sabırla keşfetmek, tanımak, iyice ortaya çıkarmak ve bu yaraları ve acıları yazımızın ve kimliğimizin bilinçle sahiplendiğimiz bir parçası haline getirmektir.
- Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi âşık olurlar mesela.
- Benim için yazarlığın sırrı, nereden geleceği hiç belli olmayan ilhamda değil, inat ve sabırdadır.
- Cebinizde, çantanızda bir kitap taşımak; özellikle mutsuzluk zamanlarınızca cebinizde, çantanızda sizi mutlu edecek bir öteki dünya taşımak demektir.
- Bir önceki kuşağın yazarları, toplumsal sorumluluk hisseden, edebiyatın, ahlâka ve politikaya hizmet etmesi gerektiğini düşünen yazarlardır. Birçok yoksul ülkedeki yazarlar gibi, onlar da yeteneklerini, milletlerine hizmet etme arayışları yolunda harcadılar. Ben onlar gibi olmak istemiyorum.
- İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Hepinize, herkese çok çok kızdığım için yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler, hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. Edebiyata, roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum. Bir alışkanlık ve tutku olduğu için yazıyorum. Unutulmaktan korktuğum için yazıyorum. Getirdiği ün ve ilgiden hoşlandığım için yazıyorum. Yalnız kalmak için yazıyorum. Hepinize, herkese neden o kadar çok çok kızdığımı belki anlarım diye yazıyorum. Okunmaktan hoşlandığım için yazıyorum. Bir kere başladığım şu romanı, bu yazıyı, şu sayfayı artık bitireyim diye yazıyorum. Herkes benden bunu bekliyor diye yazıyorum. Kütüphanelerin ölümsüzlüğüne ve kitaplarımın raflarda duruşuna çocukça inandığım için yazıyorum. Hayat, dünya, her şey inanılmayacak kadar güzel ve şaşırtıcı olduğu için yazıyorum. Hayatın bütün bu güzelliğini ve zenginliğini kelimelere geçirmek zevkli olduğu için yazıyorum. Hikâye anlatmak için değil, hikâye kurmak için yazıyorum. Hep gidilecek bir yer varmış ve oraya tıpkı bir rüyadaki gibi bir türlü gidemiyormuşum duygusundan kurtulmak için yazıyorum. Bir türlü mutlu olamadığım için yazıyorum. Mutlu olmak için yazıyorum...
- Ödül alırken de söyledim; Ben boş sayfaya yavaş yavaş yeni kelimeler ekleyerek masamda oturdukça günler, aylar, yıllar geçtikçe, kendime yeni bir âlem kurduğumu, kendi içimdeki bir başka insanı, tıpkı bir köprüyü ya da bir kubbeyi taş taş kuran biri gibi ortaya çıkardığımı hissederdim. Biz yazarların taşları kelimelerdir. Onları elleyerek, birbirleriyle ilişkilerini hissederek, bazen uzaktan bakıp seyrederek, bazen parmaklarımızla ve kalemimizin ucuyla sanki onları okşayarak ve ağırlıklarını tartarak kelimeleri yerleştire yerleştire, yıllarca inatla, sabırla ve umutla yeni dünyalar kurarız. Türkçe'deki o güzel deyiş, iğneyle kuyu kazmak bana sanki yazarlar için söylenmiş gibi gelir.
- Doğu'da olduğum belli değil mi… Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Doğu'da ister Batı'da, cemaatlerinden kopup kendilerini kitaplarla bir odaya kapatan yazarlar geleneğinin bir parçası olarak görmek isterim kendimi. Benim için hakiki edebiyatın başladığı yer kitaplarla kendini bir odaya kapatan adamdır.
- Anlamıyorsunuz! Bakıyorsunuz, ama görmüyorsunuz; düşünüyorsunuz, ama bilmiyorsunuz!
Hakkında söylenenler
değiştir- Kar romanını yaklaşık 65. sayfada bırakmak durumunda kaldım. Bu ızdıraba daha fazla dayanamadım. Hemen hemen her cümlesinde ayağım takıldı, düşüp kafamı gözümü yardığım için… Tamam, iyi bir yazar bozuk cümleler kurabilir ama bu kadar da olmaz, bir tür arıza, hecelerin yerinin şaşırmasından okuyamaz hale geldim. Dolayısıyla yarısını okuduğum bir yazardır Pamuk. İlk yarısını okuduğum, ikinci yarısını okuyamadığım bir yazar.[1] — Enis Batur