Tartışma:Franz Kafka
Burası Franz Kafka adlı tartışma sayfası üzerindeki değişikliklerin konuşulduğu tartışma sayfasıdır. Maddenin konusunun genel olarak tartışıldığı bir forum değildir. |
|||
|
Kaynaksız
değiştir- Çevremizdeki acıların tamamını bizim de çekmemiz gerekiyor. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyüme yolumuz vardır ve bu ise, şu ya da bu biçimde, acılar içinden götürür bizi. Biz yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz.
- Dayanılmaz olan aslında yaşam değilmiş, insanlarmış.
- Umut olmasına var, sınırsız denecek kadar umut var, ama bizim için değil.
- Bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız.
- Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyorum sadece.
- Bir kafes, kuş aramaya çıkmış.
- Gerçek bölünemez, bu yüzden kendini tanıyamaz; her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır.
- Sanatımız, gözümüzün gerçekle kamaşmasıdır. Geri geri kaçan ucube maskelere vuran ışıktır gerçek, başka bir şey değil.
- Kıyamet Günü'nü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdandır; aslında o bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.
- Dünyanın acılarından uzak tutabilirsin kendini, böyle yapmakta özgürsün ve senin doğana kalmıştır bu ama kaçınabileceğin bir acı varsa işte bu da belki bu kendini uzak tutuştur.
- Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?
- Bir hedef var, ama yol yok; bizim yol dediğimiz şey, bir duraksamadır.
- Önümde dursan ve bana baksan içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki? Ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazla bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanlar cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düsünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.
- Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı.
- Duvar kendisine çakılmak üzere olan çivinin ucunu nasıl hissederse, o da şakağında öyle hissetti. Dolayısıyla hissetmedi.
- Aylaklık bütün kötülüklerin kaynağı, bütün erdemlerin tacıdır.
- Bir topluluğu kontrol etmek, bireyi kontrol etmekten kolaydır. Bir topluluğun ortak bir amacı vardır. Bireyin amacı ise her zaman için şaibelidir. (Dr. Murnau)
- Ev halkını koruyan Tanrı'ya inanmaktan daha keyif veren ne olabilir!
- Seninle dünya arasındaki bir kavgada dünya üzerine bahse gir.
- "Öff" dedi fare. Dünya da günden güne daralıyor. İlkin bir genişti ki, korktum, koştum ileri, uzakta sağlı sollu duvarları görür görmez dünyalar benim oldu. Ama bu uzun duvarlar da öyle çabuk birbirlerine doğru ilerliyorlar ki, en son odadayım işte; orada, köşede de kapan duruyor, gitgide kısılacağım kapana. Kedi: "Sen de öyleyse yönünü değiştir." dedi ve kedi fareyi yedi.
- Kim terk edilmiş bir hayat yaşar, ama yine de bazen insanlar arasına karışmak isteğini duyarsa, kim günün değişik zamanlarını, havadaki, is durumundaki vb. değişiklikleri dikkate alarak tutunabileceği bir insan kolu görmek isterse, sokağa bakan bir pencere olmadan uzun süre yapamaz.
- Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur.
- Av köpekleri henüz avluda oynuyorlar; ama avları daha şimdiden ormanın içinde ne kadar hızlı koşarlarsa koşsunlar, ellerinden kaçamayacaklar...
- Bürokrat için insanca ilişkiler değil, yalnızca nesne ilişkileri vardır. İnsan evrağa dönüşür. Evrağa verilen sayı ile belirgin kılınan, ölmüş bir varlık olarak evrağın akışına girer. Bu varlık, şahsen çağrıldığı zaman bile bir kişi değil, yalnızca 'olay'dır. 'Konu' ile ilgili olmayan ne varsa akıp gitmiştir. Resmi dairelerin koridorları aşağılanma kokar. Sigara içmek kesinlikle yasaktır. Bu yasağın kapsamına soluk almak da girer. Buna karşılık yürek çarpıntısına izin vardır, dahası çarpıntı olması istenen bir şeydir. Her türlü ümit uçup gider. kapıdan kapıya gönderilen kişiye suçluluk duygusu aşılanır. Buraya giren, yalnızca bir vizite kağıdı ya da pasaportunun uzatılmasını istese bile kendini suçlu duyumsar. En iyi olasılıkla bir dilek sahibidir, aslında ise suçludur...
- Kargalar, bir tek karganın göğü yok edebileceğini ileri sürer. Ona kuşku yok; ama göklerin kulağı duymaz böyle bir savı, çünkü gökler kargaların yokluğu demektir.
- Yaşama başladığın anda iki görev; sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak.
- Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.
- Belki bir şeylere sahipsin, ama kendi varlığın yok savına verdiği cevap, bir titreme ve yürek çarpıntısı oldu sadece...
- Bir elmanın birbirinden farklı görünüşleri olabilir : Masanın üstündeki elmayı bir an olsun görebilmek için boynunu uzatan çocuğun görüşü ve bir de, elmayı alıp yanındaki arkadaşına rahatça veren evin efendisinin görüşü...
- Bir merdivenin üzerine basılmaktan yeterince çukurlaşmamış basamağı, basamağın kendi açısından, ıssız çakılmış bir tahta parçasıdır yalnız.
- Odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle... Dinleme bile, sadece bekle... Bekleme bile, gerçekten sakin ve yalnız ol. Dünya özgürce sunacaktır kendini sana... Maskesinden sıyrılmak için başka seçeneği yok, huşu içinde yuvarlanacaktır ayaklarının dibine...
- Var olmayan bir şeye tutku ile inanarak, onu yaratırız. Var olmayan şey yeterince arzulamadıklarımızdır.
- Doğru yol gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de, hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de insanı çelmelemek içindir sanki.
- İnsanların tüm kusurları sabırsızlık, yaptıkları işte yönteme vaktinden önce son veriş ve sözde bir sorunu, sözde bir çit içine almaktır.
- İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet'ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötür geri dönemiyorlar.
- Belirli bir noktadan sonra geri dönüş yoktur. Bu noktaya erişmek de gerekir.
- Kötü'nün elindeki en ayartıcı silah, savaşa çağrıdır. Kadınlarla yapılan savaşa benzer ki sonu yatakta biter.
- Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: "Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık."
- Sonbaharda bir yol gibi: Temiz pak süpürüyorsun, sonra yol bir kez daha kurumuş yapraklarla örtülüyor.
- Kötü'nün ondan bir şeyler gizleyebileceğinize inanmanızı sağlamasına izin vermeyin.
- Sen ödevsin. Ama görünürde öğrenci yok.
- Gerçek düşmandan sınırsız bir cesaret akar içinize.
- Kötü'ye bir kere kapılarını açmaya gör, kendisine inanılmasını beklemez artık.
- Yaşamının daha başlangıcında iki ödev: Giderek çevreni daraltmak ve kendini bu çevre dışında gizleyip gizlemediğini sürekli denetlemek.
- İyi, bir bakıma rahatsızlık vericidir.
- Din fedaileri bedeni küçümsemez, çarmıha gererek yüceltirler onu; bu açıdan düşmanlarıyla aynı görüştedirler.
- İnsan, içinde yok edilemez bir şeyin varlığından sürekli emin olmadan yaşayamaz; ancak gerek bu yok edilemez şey gerekse de bu güven kendisinden daima gizli olabilir. Bu sürekli gizliliğin kendini açığa vurma yollarından biri, kişisel bir tanrıya inançta kendini gösterir.
- Yılanın aracılığı gerekliydi: Kötü, insanı ayartabilir; ama insan olamaz.
- Dünyayla arandaki savaşımda, dünyanın yanında ol.
- İnsan ancak olabildiğince az yalan söylediğinde olabildiğince az yalan söylemiş olur, yoksa olabildiğince az yalan söyleme fırsatını bulduğunda değil.
- Bu yaşamın hazları, yaşamın kendi hazları değil, ama bizim daha yüce bir yaşama yükselme korkumuzun hazzıdır; bu yaşamın eziyetleri yaşamın kendi ıstırapları değil, ama bu korkudan dolayı kendimize yaptığımız eziyettir.
- Sözcüklerin yol açtığı karmaşadan kurtuluş: Etkin olarak yok edilecek olanın, ilk önce sıkıca kavranmış olması gerekir; ufalanıp dökülen ufalanıp dökülür ama yok edilemez.
- Kötü, bazen insanın elinde bir alet gibidir; bilinsin ya da bilinmesin, eğer insan bunu yapmak istiyorsa, kaldırılıp bir kenara konulmasına ses çıkarmaz.
- Tinsel bir dünyadan başka bir şeyin bulunmadığı gerçeği elimizden umuduzu alır, ama bize bir kesinlik bağışlar.
- Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu.
- Giyotin gibi bir inanç. Onun kadar ağır, onun kadar hafif.
- Kendini sonsuz küçültmek ya da sonsuz küçük olmak. Birincisi mükemmelik yani eylemsizliktir; ikincisi başlangıç yani eylemdir.
- Bu dünya için koşumlarını takınman gülünç.
- Sadece burada ıstırap ıstıraptır. Bu demek değildir ki, burada ıstırap çekenler bir başka yerde de çektikleri ıstıraptan ötürü ödüllendirilecek; bunun anlamı, bu dünyada ıstırap denen şeyin bir başka dünyada değişmeyip, yalnız karşıtından bağımsız kılınacağı ve mutluluğa dönüşeceğidir.
- Sonsuzluk yolunda nasıl böylesine kolayca ilerleyebildiğine hayret eden birisi vardı; gerçekte hızla bayır aşağı yuvarlanıyordu.
- Her şey bir aldatmacadır: En az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek...
- Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak seni görerek.
- (Milena'ya Mektuplar kitabından)
- Yalnızlık bana hiçbir an eksilmeyen bir güç veriyor.
- Tanrı bize fındıkları verir ama kabuklarını kırmaz.
- Kesin bir noktadan sonra bir dönüş yolu yoktur. İşte orası sonuna kadar erişmeniz gereken yerdir.
- Anlamanın ilk işareti ölümü dilemektir.
- Yalan da içinde olmak üzere yaşamda her şey gerçeğe hizmet eder. Gölgeler ateşi asla söndüremez.
- Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan.
- Üzüntü demek, gece gündüz, uykuda olsun, uyanık olsun, bedenine saplanmış bir oku taşımak demek, çekilir şey değil bu.
Kaynakça
değiştir- Bob Fenster, Salaklık Tarihi, Aykırı Yayıncılık, 2. Baskı, ISBN 975-8337-49-1
- Franz Kafka, Aforizmalar, Altıkırkbeş Basın Yayın, 2. Baskı, Ocak 1998
- Franz Kafka, Dönüşüm, Alter Yayıncılık, 2. Baskı, Ocak 2010, ISBN 978-605-4099-53-5 Turgut46 ✉ 20:51, 30 Aralık 2016 (UTC)