II. Abdülhamid
34. Osmanlı padişahı (1875–1909)
(II. Abdulhamid sayfasından yönlendirildi)
II. Abdülhamid | |
---|---|
Doğum tarihi | 21 Eylül 1842 |
Doğum yeri | İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm tarihi | 10 Şubat 1918 |
Ölüm yeri | İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
II. Abdülhamid (Osmanlı Türkçesi: عبد الحميد ثانی `Abdü’l-Hamīd-i sânî), Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halifesidir.
Sözleri
değiştir- Otuz üç sene millet ve devletim için, memleketimin selâmeti için çalıştım. Elimden geldiği kadar hizmet ettim. Hâkimim Allah ve beni muhâkeme edecek de Rasûlullah’tır. Bu memleketi nasıl buldumsa öylece teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi ancak Cenab-ı Hakk’ın takdirine bırakıyorum Ne çare ki düşmanlarım, bütün hizmetime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak da oldular.[1]
- Biz İstanbul'u Rumlardan zapt ettik. Fetih günü onlar matem tutmak isterler. Biz tezahürde bulunursak onların hissiyatını rencide ederiz. Benim zamanımda bir kere İstanbul'un fethi günü merasim yapmak istediler. Ben bu hissiyat noktasını nazara alarak müsaade etmedim. Bunlar hikmet-i hükümettir. Çünkü hükümet tebaasının hepsinin hissiyatını da rencide etmemeğe çalışmalıdır.[2]
- Doğrusunu isterseniz ben Türk'üm ama Türkçe havalardan ziyade alafranga havalar, operalar hoşuma gider. Çünkü Türkçe minördür. İnsana uyku getirir. Hem de bizim Türkçe dediğimiz makamlar Türkçe değildir. Yunan'dan, Acem'den alınmıştır.[3]
- Göreceksiniz yüzbaşım! İttihatçılar, İstanbul üzerine yürüyüşlerinden cesaret alarak bu devleti birtakım kötü serüvenlere sürükleyecekler, belki de Turancılık gayretiyle veya İslamcılık siyasetiyle korkarım ki hem Çarlık Rusya’sı, hem de Büyük Britanya İmparatorluğu ile aynı zamanda savaşa sokacaklardır.
- Beni evhamlı sanıyorlardı, hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar.
- Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün.
- Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.
- İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.
- Ben Bizans İmparatoru Konstantin'den daha az haysiyetli değilim. Biraderim hazretlerine (V. Mehmet Reşat) bağlılığımı arz ediniz. İstanbul'dan çıkmam! Kendisinin de çıkmamasını atalarımızın şerefi adına istirham ederim!
- (Çanakkale Savaşı sırasında her ihtimale karşı saltanatı Eskişehir'e taşımaya hazırlanan ve Abdülhamid'i İstanbul'da bırakmayıp yanında götürmek isteyen Sultan V. Mehmet Reşat'a, Başmabeyinci Tevfik Paşa aracılığıyla gönderdiği cevap.)[4]
- Benim prensibim budur. Ben terakki taraftarıyım. Avrupa'da ne icat olunursa memleketimizde yapılmalıdır.[5]
Milletler hakkındaki görüşleri
değiştir- Rusya ile harp vukuunda, disiplinli bir şekilde yetiştirilen bu Kürt alayları bize çok büyük hizmetlerde bulunabilirler.
- Orduda öğrenecekleri “itaat” fikri, kendileri (Kürtler) için de faydalı olacaktır.
Kişiler hakkındaki sözleri
değiştir- Sen benim yüzümü ağarttın. İki cihanda da yüzün ak olsun!
- (Gazi Osman Paşa'ya Plevne Savaşı sonrası söyledi)
Hakkında söylenenler
değiştir- Abdülhamid'in siyasi kişiliği, tarihin en kırılgan döneminde bir imparatorluğu otuz üç yıl yönetmesi, ve özellikle izlediği İttihad-ı İslam politikası ile farklı bir yere oturtulur. Sadece yakın tarihin değil, hiç kuşkusuz Osmanlı tarihinin de en önemli padişahlarından biridir. Döneminin de dünya siyasetinin en önemli aktörlerinden bir kişiliktir.[6] — Akif Emre
- Abdülhamid'i kötülemek cehalettir. — Ali Rıza Alp
- Biz Yahudilerin II. Abdülhamid'den daha iyi bir dosta sahip olmadığının tamamen farkındayım.
- Dedem rom içerdi. - Ertuğrul Osman Efendi[7]
- Bir padişah ki budalaca kuruntu yüzünden, yirminci yüzyılda, İstanbul'a elektrik sokmaz. Telefon getirtmez. Askere manevra fişeği ile de ateş talimi yaptırmaz. Donanmayı, eğer denize açılırsa toplarını Yıldız'a çevirip vurabilir diye, ön köprü ile bağlı Haliç'te çürütür. Bir padişah ki okullarda edebiyat dersi okutmaz. Kuru övme dışında tarih dersi verdirmez. Aşk şiirini, romanını bile yasak eder. Kendi adıdır diye bir sabah uyanıp bütün kısa "a"lı Hamidleri uzun "a"lı Hâmid'e ve veliahtının adıdır diye bütün Reşad adlarını Neşet'e değiştirtir. Otuz üç yıl böyle bir padişahın hükmü altında çöküp giden bu memlekette 1965'te onu "Ulu Hakan" diye ananları deneme tavşanı gibi kullanılmak üzere akıl hastanesine yollamaz da ne yaparsınız?[8] — Falih Rıfkı Atay
- Elektrikten korkan, telefondan ürken, denizaltıyı vehimden karada çürüten Abdülhamid.[9] — Falih Rıfkı Atay
- Afrika'daki Libya ve Mısır ve Adriyatik'ten Fars Körfezi'ne kadar bütün topraklarımız, Mezopotamya, Suriye, Filistin, Irak ve Adalar, o koskoca imparatorluk tam otuz üç yıl bu cahil divanenin elinde idi.[9] — Falih Rıfkı Atay
- Sultan Hamid müstebitti; telefon, elektrik, edebiyat, tarih yasakçısı idi; hafiyeci, sürgüncü idi...[9] — Falih Rıfkı Atay
- Bu hain herif (II. Abdülhamid), istese, bir anda her şeyi yapar; memleketi bahtiyar eder; etrafındaki alçakları dağıtır; hem memleket, millet bahtiyar olur, hem kendisi diyordum. Fakat bu adamın senelerden beri kan içmeye alışmış olduğunu ve insanın itiyadından vazgeçemeyeceğini düşündükçe, şahsına karşı fevkalade bir adavet (hissediyor) ve herhalde bunun vücudunun ortadan kalkmasının en selim bir çare olacağını düşünüyordum.[10] — Enver Paşa
- O haysiyetsizi tahttan indirdiğimize o kadar mutluyum ki!.. — Enver Paşa
- Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur'ân-ı Kerîm okurdu. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdı. Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın husus'i bahçesinde beş vakit Ezân-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: "Din ve fen," derdi. "Bu ikisine de itikat etmek caiz" olduğunu söylerdi. — Ayşe Sultan
- Hamidizm'den iki yol çıkar. Biri, Kemalizm ve diğeri Enverizm'dir. — Yalçın Küçük
- Hamid, Mustafa Kemal ve II. Mahmut ile birlikte son iki yüzyıllık tarihimizin en önemli üç yöneticisinden birisidir. Yaratılmak istenen toz dumanın aksine, otuz üç yıllık saltanatında, siyasi ve adli sadece dokuz idam olmuştur; kuşkusuz, bunlardan birisi, büyük yenilikçimiz Mithat Paşa'dır. — Yalçın Küçük
- Türk ilericiliğinin bête noire'ı Hamid, aşırı vesveseli, her türlü özgürlükten korkan, ancak imparatorluğu yaşatabilmek için büyük reformlar yapılmasına inanmış ve bunları başlatmış bir Osmanlı prensi idi. İmparatorluğun artık Batı'da kalamayacağını görebilecek kadar realist idi ve Doğu'ya kaydırmak istiyordu, bu amaçla, Şii imasından çekindiği için soyadını "Afgani" olarak değiştiren İrani Cemalettin ile Panislamizme sarılıyordu. — Yalçın Küçük
- Hamid, bir politika okuludur ve soğukkanlı incelemeden bugünü anlamak zordur. — Yalçın Küçük
- Dünya Yahudiliği'nin Filistin'e yerleşmesi Sultan Hamid zamanındadır. — Yalçın Küçük
- Yahudiliğin Filistin'e yerleşmesinde "Mikve İsrael" çok çok önemlidir. "Mikve" İspanyolca'da, "umut" demektir, İbrani "Tikve İsrael" diyorlar; o zamanki Osmanlı memaliki ve bugünkü İsrail'de kurulan tarım okulu ve çiftliğidir. Benzeri Aydın'da da kurulmuştur. Hepsi, Hamid zamanındadır. İstememiştir, ancak kapıları açmıştır. Kuşkusuz Sultan Hamid, ürkmüştür, sonra önlemeye çalıştı. Ama atı alan Üsküdar'ı geçmişti. — Yalçın Küçük
- Kemalizm içe dönük ve kurucu idi. Enverizm dışa dönük ve yayılmacıdır. Hem Enver Paşa hem Kemal Paşa, kişiliklerini ve formasyonlarını, Hamid'in saltanatında buldular; Hamid, Ermeni Politikası'na kadar, hem içte hem dışta modern bir prens sayılıyordu. Daha sonraki yıllarda üstü örtülmesine karşın hep modernizatör bir despot olarak kaldı; özgürlüklerden korkuyor ve modernizasyondan vazgeçemiyordu. — Yalçın Küçük
- Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır. — Necip Fazıl Kısakürek
- Sen bir anne gibi tuttun ufukları. — Sezai Karakoç
- İlk şaşırmak ilk adımda başladı diyorum. Daire-i hususiye bu mu idi? — Halit Ziya Uşaklıgil
- Bize ümmetin günahını kendinde bulmak, kendinde yenmek,kendisiyle fenaya erdirmek isteyen ruh dünyasının kahramanları lazımdır. — Nurettin Topçu
- II. Abdülhamid, meziyet ve kusurları ile son imparatordu. Ondan sonra Osmanlı tahtının bir pırıltısı ve ağırlığı kalmamıştı. — Turgut Özakman (Diriliş/Çanakkale 1915'ten)
- Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak, halbuki biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa, hakikat susmayacak. — Sezai Karakoç
- Sen değil naaşın hükümdar olsa elyakdır bize/Dönsün etsin taht-ı Osmaniye tabutun cülus — Ahmet Rasim
- Abdülhamid'in yönetim tarzı azami müsamahadır. — Mustafa Kemal Atatürk
- Padişah Abdülhamid sayesinde Batı âlemi, bilhassa Dışişleri teşkilatları; Halifeye, İslâm âleminin Papası gözüyle bakıyorlardı. Onun bu sıfatla kullanabileceği nüfuzdan çekiniyorlar, hattâ korkuyorlardı. — Wanbery
- Abdülhamid devrinin her 24 saati bin muamma ile doludur. — Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu
- 1908 Meşrutiyetine kadar İstanbul'da elektrik yasaktı. Sultan Abdülhamid'in vehmi yüzünden. 19 Ağustos'ta cülus donanmasını yağ kandilleri ve havai fişeklerle yapardık. Ertesi günden başlayarak bütün gazetelerde vezir ve paşa konaklarının donanma haberlerini görmeli idiniz. Sütunlarca. Ufacık mumlu kandillerin adı Kandil-i Süreyya Mesil idi.[11] — Falih Rıfkı Atay
- Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihî şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamid’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişahı katil, kanlı, müstebit, kızıl sultan, cahil ve korkak olarak tanıtılmış, daima aleyhinde işleyen bu propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.[12] — Nihal Atsız
- Bu dünyada herkes birçok şeyin cahilidir. Yeter ki kendi işinin cahili olmasın. Kendi işinin ehli olduğunu bin bir delille ispat etmiş bulunan Sultan Abdülhamid ise asla cahil değildir. Onun bir yüksek okul ve hatta lise diploması yoktu. Fakat hususi öğretmenlerle hayattan ve içinde yetiştiği büyük ve muhteşem hanedandan çok cevherli şeyler öğrenmişti.[13] — Nihal Atsız
- Babam içki içmez, içenleri hoş görmezdi. Saraya sokulmasını da yasak etmişti. Sigara ve kahveyi severdi, hatta, sigarayı çok içerdi diyebilirim. (...) Babam, günün çalışma saatleri bittiği vakit, hareme gelirdi. Müzik dinlemek, Saray tiyatrosunda sahne oyunlarını seyretmek en ziyade sevdiği eğlenceleriydi. (...) Haremdeki kızlar tarafından icra edilen, piyano, keman ve sazlardan mürekkep küçük bir orkestrayı, babam sık sık dinlerdi, yine onlar tarafından yapılan İspanyol bale ve danslarını da alaka ile takip ederdi.[14] — Şadiye Osmanoğlu
- Osmanlı Devleti yıkılmaya yüz tuttuğunda başta II. Abdülhamid olmak üzere, devlet adamları ve aydınlar bu çöküşü önlemeye çalıştı. İlginçtir, Abdülhamid açtığı mekteplerden mezun olanlar eliyle tahttan indirildi.[15]
- "Hürriyet" naraları atarak Abdülhamid Han'ı tahttan indirenler O'nun yokluğunda Batı'ya tasmalı köle oldular. Öğrendiler onları tasmalı köle olmaktan Ulu Hakan'ın koruduğunu lâkin bedeli ağır oldu.[16]
- Abdülhamid'in tahttan indirilmesi, sadece bizim tarihimiz açısından değil, dünya tarihi açısından da bir milattı. Abdülhamid, son Osmanlı'ydı: Hem Osmanlı'nın üzerine gelen Batı uygarlığının askerî, siyasî, ekonomik ve stratejik saldırılarına göğüs gerecek bir “maddî çağdaşlaşma süreci” başlatmıştı. Hem de, Osmanlı'nın iddialarını, sömürgecilere –ve küreselleşen Yahudi sermayesine– kâbuslar gördürtecek kadar küresel boyutlara taşımıştı.[17]
Kaynakça
değiştir- ↑ Sultan II. Abdülhamid Dönemi
- ↑ Sultan II. Abdülhamid'in Sürgün Günleri, Hususi Doktoru Atıf Hüseyin Bey'in hatıratı, editör: Metin Hülagü, Pan Yayınları, s. 216
- ↑ Sultan II. Abdülhamid'in Sürgün Günleri, Hususi Doktoru Atıf Hüseyin Bey'in hatıratı, editör: Metin Hülagü, Pan Yayınları, s. 174
- ↑ Turgut Özakman, Diriliş-Çanakkale 1915, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2007, s. 126
- ↑ Vahdettin Engin, Bir Devrin Son Sultanı II. Abdülhamid, Yeditepe Yayınevi, s.108
- ↑ ‘Kızıl sultan’ mı, ‘yeşil sultan’ mı?
- ↑ Abdülhamit'in torunu: Dedem rom içerdi
- ↑ Falih Rıfkı Atay, Ulu, 1965
- ↑ 9,0 9,1 9,2 Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968
- ↑ haberturk.com
- ↑ Bayrak, Falih Rıfkı Atay, 1970, s. 25
- ↑ Abdülhamid Han (Göksultan)
- ↑ Ocak Dergisi, 11. Sayı, 11 Mayıs 1956
- ↑ Şadiye Osmanoğlu, Hayatımın Acı ve Tatlı Günleri, İstanbul 1966, s. 22-23
- ↑ Şu 1970 yılı
- ↑ Ulu Hakan'ı yâd ederken bugüne bakmak
- ↑ Türkiye rotasını bulursa yeni bir dünya kurulur