Zülfü Livaneli
Türk yazar, müzisyen ve siyasetçi
Zülfü Livaneli | |
---|---|
Doğum tarihi | 20 Haziran 1946 |
Doğum yeri | Ilgın |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
- Hayat üstüne düşünmezseniz, size kabul ettirilen önyargıların hamalı olarak yaşarsınız.
- Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey!
- Kibir, aptallığın daniskasıdır. Kibirli insanlar, bana gülünç geliyor. Aptal geliyor. Herkes gibi, bir gün sen de toprak olacaksın kardeşim. Zeki insan kibirli olamaz, mümkün değil!
- Türkiye’de solun rotasını işçi sınıfı mücadelesi çizmemiş, Kurtuluş Savaşı’ndan gelen kadrolar, “Bir de sol renk koyalım buraya” diyerek belirlemiştir.
- Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir.[1]
- İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer. Sana hep ihanet eder ama, sen yine de onu sevmeye devam edersin.
- Hem Batılıyız, hem de Doğulu. Aristoteles’i okurken İbn Rüşd’ü de ihmal etmesek, her şey kolaylaşacak.
- Roman bir empati kurabilme, yazdığınız karakterleri anlayabilme sanatıdır. Onları tanıyacak, hatta özdeşleşeceksiniz ki anlattığınız zaman yerine otursun.
- Ve günün en yakıcı sorusu şu: Kendilerine Atatürkçü, laik, solcu, çağdaş vs. diyenler niye bu kadar sevgisiz, kıskanç, birbirine düşman?
Buna karşılık AKP çevreleri niçin birbirine bu kadar sıkı sıkıya bağlı?
Meclis’e gidiyorsunuz: CHP’li milletvekillerinin yüzünden düşen bin parça, birbirine selam vermeyen, koridorda gördüğü zaman yolunu değiştiren pek çok kişi var.
Konuştukları zaman kasılmış bir ağız ve gevrek bir ses tonuyla: “katılımcılık, demokrasi” filan gibi birkaç klişeyi dile getiriyorlar ama temel unsurları sevgisizlik, kıskançlık.
Birbirinden nefret!
Diğer “sol” partilere bakın. Başkanlar birer derebeyi gibi “küçük aşiretlerin” başında olmayı, posterlere, otobüslere resimlerini bastırmayı marifet sanıyor. Hayatta kendi gücüyle başaramadığı bir şöhrete sahip olmaktan, partinin sırtına binerek egosunu tatmin etmekten başka bir derdi yok.[2] - Düşünce, kültürden türer. Kültürün beslediği düşünce ise üretime dönüşür. Gelişmiş ülkelerin sadece tüketimini, teknolojik seviyesini ve refahını görmek, meyvelere gözünü dikerek ağacı görmemek demektir. Ağaç, kültürdür[3]
- İnsanlık bir gün, biyolojik olarak kendisine benzeyen, bir ana-babası, yavrusu, yüzü, duyguları olan, acı çeken, mutlu olan, başka canlıları hunharca öldürüp yeme cinnetinden kurtulacak. Bundan adım kadar eminim. İlerideki kuşaklar bizim çağımızı hayretle okuyacak ve “Sahiden mi? Canlıları ödürüp onların ölü gövdelerini mi yiyorlarmış?” diye inanamayacaklar.[4]
- İnsanların birbirini öldürmesinde, hayvan öldürüyor olmanın büyük rolü olduğu kanısındayım.
Çünkü canlıların birbirlerini öldürmeleri konusunda var olan doğal engel, hayvan öldürmek yoluyla aşılıyor. Acı çeken bir canlı katlediliyor, kafası kesiliyor, barsakları deşiliyor, böbrekleri, ciğerleri çıkarılıyor. Normal olarak her insanda, hemcinsini öldürmeye karşı bir engel var. Ama hayvanları öldüre öldüre, onlarla aynı biyolojik koşullara sahip insanları da öldürmeyi doğal karşılıyorlar.[4] - Pişmanlık olarak sayacağım en önemli şey; vaktinde beni zorla gündelik siyasete sokmalarıdır. Hem acı çektim, hem de vakit kaybettim. Ben bu ülkenin siyasetine hiçbir zaman akıl erdiremedim, ayrıca böyle bir ihtiras da duymadım.
- Atatürk diktatör değildi.
- Ne çok isterdim tek bir çocuğun ahının, koskoca devletleri tuzla buz etmesini, orduları bozmasını, ölüm kusan savaş uçaklarını düşürmesini. Ama elimizden bir şey gelmiyor. Kahrolarak yaşıyoruz. Benim tek pusulam vicdandır dedim. Çünkü vicdanı olmayan her insan Nazi’dir.[5]
- CHP, Atatürk'ün ilkelerini 21.yüzyıla taşıyamadığı için yenildi.
- Ben genel başkan olsam, bir dakika durmam Atatürk'ün yenilikçi, modern, çağdaş, laik düşüncesini korurum.
- (CHP'yi eleştirdikten sonra Deniz Baykal'ın 'ne yapalım?' sözüne karşı cevabı..)
- Özgürlük, kimseden bir şey istemek zorunda kalmamaktır.
- Üç kıtadan bölündük, bir küçük yarımada da misafir muamelesi görüyoruz.
- CHP sol olamaz, çünkü Atatürk solcu değildi.
- Hükümetin yaptığı batıcılık değil, yalakalık.
- (Hükümetin Avrupa Birliği'ne girme çabalarına karşı eleştirisi.)
- İnsanlık ancak bugünkü "insanı" aştığı zaman "insan" olabilecek.
- Kitap okumanın dünyadaki en büyük zevk olduğunu ben biliyorum. Bir tek aklım var ama okuduğum her kitaptaki insanın aklına yaslıyorum kendi aklımı. Tarihin en büyük romancıları, beyinleri, düşünürleri, filozofları sizin arkadaşınız oluyor. Size yol gösteriyor.
- Sanat… Benim kendimi tedavi etme yöntemim sanat. Yalnız yazmak, bestelemek değil, okumak, hep okumak, dünyanın büyük beyinlerine sırtımı yaslamak…
- Türkiye, vicdan ve cüzdan arasında bölündü..!
- Koltukta oturanlara önerim, bu ülkenin kurucusunun gözlerine baksın. O zaman ne yapmaları gerektiğini anlayacaklardır.
- Akıllı olan kişi, CHP'nin oligarşik bir yapıya dönüştüğünü anlayabilir.
- Solcuların temel sorunu çok basit. Sağcılardan daha istikrarlılar.
- Avrupa Birliği önemli ama efendi değil.
- Bu karmaşık dünyada benim tek pusulam vicdandır. Çünkü vicdanı olmayan her insan, Nazi'dir.
- Sizi bilmem; ama ben dünyada en çok cehaletten korkarım. Çünkü cehalet kendi bildiğinin dışında bir bilgi ve düzey olduğunu fark etmeyen bir kör karanlıktır. Zehirli tutkular ve fanatik öfkeler üretir. En kötü yanı da, cahilin, cahil olduğunu bilmemesidir.
- Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik!
- Açıklaması zor gelen her olayda; devlet parmağı arayın..!
- Baykal solcu muydu! Hiçbir alakası yok. Tipik bir Sünni, sağcı, Ankara politikacısıdır Baykal. Baykal pekâlâ DYP’de, ANAP’ta, DP’de görev yapabilirdi ve çok daha başarılı olurdu. Deniz Baykal Kürtleri, Alevileri, ezilenleri sevmez. Bunu çok sefer kendisi de söyledi, basında çıktı.
- (Duvar Gazetesi'ne verdiği röportajdan.)
- Ecevit, Fethullah Gülen teşkilatıyla yan yana geldi, onlara kontenjan verdi, her türlü olanağı sundu. Cemaati devlete ilk yerleştiren Tayyip Erdoğan değil, Bülent Ecevit’tir.
- (Duvar Gazetesi'ne verdiği röportajdan.)
- Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.
- Amerika, dindarlığıyla gelişmedi.
- Bütün dinler “öldürmeyeceksin, zulmetmeyeceksin“ diye çıkmış olmasına rağmen, din kadar uğruna insan öldürülmüş başka bir kavram var mı?
- Yapmadığımız soykırımla suçlanıyoruz. Oysa biz nerelerde soykırıma uğradık.
- Doğu'daki sorun ekonomik sorun. Sorun da, terörü getirir.
- Gerçekten örnek bir batılı okul arıyorsanız, Galatasaray Lisesi'ne bakabilirsiniz.
- Ne yazık ki akıl, aptallık kadar bulaşıcı değil.
- Veda filmini izleyin, gerçek Mustafa Kemal Atatürk orada olacaktır.
- Türkiye'de siyaset kirli. Müzik yapmak beni iyileştiriyor.
- Amerikan yuppie ahlakı “loser” yani kaybeden diye bir kavram yarattığı ve başkalarına kazık atmaya tenezzül etmeyen herkesi bu kategoriye soktuğu için kavramlar iyice çarpıtıldı.
- Tayyip Erdoğan, sebep değil bir sürecin sonucudur. Ve sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun; onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. Daha doğrusu halkın bir bölümüdür. Bu halk yığınının, bu kitlenin; Anadolu Müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram-helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. Köyden kente göçle başlayan; ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, “vahşi birer yaratık“ haline gelmiş, talandan ve yalandan pay kapmaya çalışan; literatürde “lümpen proletarya“ olarak tanımlanmış olan kitledir bu. AKP’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama, o kitlenin genel karakteristiği budur.
- Gerçek düşüncenin ve liyakatin olduğu yerde, ünvanlara gerek duyulmaz.
- Ben sahne insanı değilim. Ben, kendi yaptığı parçaları mırıldanan bir insanım. Türkiye’de şöyle bir sorun var; bir kere eğlence müziği ile bizim yaptığımız gibi daha kültüre dayalı müziği ayıramıyor insanlar.
- Benim popüler kültüre fazla bir saygım yok. Popüler kültürün insanı değilim.
- Namuslu yaşayan insanların, namuslu olarak ölmek gibi bir borcu var. Ömrün hapisle; sürgünle, sansürle, itilip kakılmayla geçmişse, daha sonra “Aman şu görüşümü saklayayım, değiştireyim, rahat edeyim” diyemezsiniz. Size inanan insanları hayal kırıklığına uğratmaya hakkınız yok. Ağaçlar ayakta ölür. Öldüğünde Nâzım gibi, Yaşar Kemal gibi, Ahmed Arif gibi öleceksin.
- Medya patronlarının en büyük sermayesi ne makineleridir, ne para; sadece halkın cehaletidir.
- Dünyayı değiştiren, kitaplardır.
- İnsanlığın en iyi buluşu kitaplar, en kötü buluşu ise okullardır. Okullarda bana öğretilenleri unutabilmek için 15 yılımı verdim!
- Ben herşeyi bilmem ama; her gün yeni birşey öğrenirim.
- Hiçbir büyük servet, lekesiz olmaz.
- Adaletin olmadığı yerde merhamet, ancak kendini rahatlamaya yarar.
- Her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı, onurdur.
- Entelektüel, yapısı gereği muhaliftir. Her dönemi sorgular, düşünür. Sürüleşmiş kitlelere katılmaz, tam tersine toplumu siyasi beyin yıkamalara karşı uyarmaya çalışır ve kaçınılmaz olarak er geç bu tutumunun bedelini ödemek zorunda kalır. Bazen koca bir ülkeye karşı tek başınadır. Yağmur gibi yağan suçlamalar onu bir önyargılar bataklığında boğulmaya mahkûm eder. Ama o başka türlü davranamaz; elinde değildir. Böyle yaşamaya mecburdur.
- Zaman içinde hiç kimse “aynı kişi“ olamaz.
- Evdeki şiddet önlenmeden, toplumdaki şiddet önlenemez.
- Memleket kimlik demektir, sevdiklerin demektir. ölmüşlerin demektir; kısacası memleket "sen" demektir.
Kaynaklar - Notlar
değiştir- ↑ Leyla'nın Evi romanından
- ↑ Zülfü Livaneli 25.04.2007 Vatanım.com yazısı
- ↑ Zülfü Livaneli 15.09.2009 Vatanım.com yazısı
- ↑ 4,0 4,1 İnsanlık İçin Büyük Bir Aşama - Zülfü Livaneli
- ↑ Zülfü Livaneli, 16.01.2009 Vatan Gazetesi